NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE-II

Norveç ülkesinde enteresan bir söz var ve insanlar bu söze çok önem veriyorlar ve bunu kullanıyorlar. Söz şu;
"ATATÜRK GİBİ DÜŞÜNMEK LAZIM"
Norveç ülkesindeki yaşayanların kanına giren bu söz onları hayli etkilemiş ve ZOR zamanlarında bu sözü kullanmaya çalışıyorlar.
Çünkü onlar Atatürk'ün içinde bulunduğu durumda nasıl oluyor da böyle düşünebiliyor diye şaşırmışlar. Sonra gerçekleri görüp Atatürk'ün istediği sonuca varması için önceden o sonucu düşünebildiğini saptamışlar.
Burada kalmamışlar , demişler ki " BİZDE BÖYLE BİR DÜŞÜNCE YOK " işte burada işi kapmışlar, böylece kendi zekalarına olmayan bir şeyi eklemek başarısını göstermişler. Yok, denilince VAR olmasına adım attınız demektir. Bende VAR gerek yok, dediniz mi, olandan yersiniz. Yenisi de gelmez.
Bu fikrin ışığında Norveç'te mutlu insanlar tablosu oluşmaya başlamış. Onların komşusu olan İsveç'te ise bu söz ciddiye alınmamış ve onlar kendilerine daha çok medeni havası verip yenilikler bulmaya ve yaşamlarına getirmeye çalışmışlar. Sonuç tam bir hüsran, İsveç vatandaşları arasında psikolojik sorunlar, veba salgını gibi yayılmış, mutsuzluk artan tek şey olmuş. Sonuçta İsveç karar vermiş " Biz yanlış yaptık. " demişler ve kurtuluşu MUTFAK hayatında bulmuşlar. Artık İsveçliler MUTFAK içinde aile kavramına geri dönmüşler ve orada hep beraber yemek yiyerek sosyal hayata geri dönmeye çalışmışlar.
Norveç ülkesinde böyle bir sorun ve benzeri bir sorun halen bulunmamaktaymış. Bir kişi zor durumda kalınca ona hemen denilirmiş ki : " ATATÜRK GİBİ DÜŞÜNMEK LAZIM "
Biz de önderimizi övüyoruz, şiirler söylüyoruz, 10 kasımlarda ağıtlar yakıyoruz, bayramlarda bağıra bağıra övgüler düzüyoruz. Peki ama biz kendimize hiç sorduk mu ?
ATATÜRK GİBİ DÜŞÜNMEYE ÇALIŞIYOR MUYUZ ?
İşte burada biraz durup düşünmemiz lazım.
Biz eğer onun gibi düşünsek çok daha iyi bir konumda olmamız gerekirdi.
Eğer onun gibi düşünmesek çok daha kötü bir konumda olmamız gerekirdi.
İşte bu iki sonucu incelediğimizde ATATÜRK gibi düşünmek istediğimizi, hatta düşündüğümüzü kabul ederiz. Ancak bu düşündüklerimizi hayata geçirmekte çok zorlanıyoruz. Bunun en büyük nedeni de yine Atatürk gibi düşünmediğimiz konularda oluyor.
Atatürk'ün GENÇLİĞE HİTABESİNİ okuyun ve görün ki Liderimiz bizim konumumuzu geçmişte ne zaman düşünmüş ve bize bildirmiş. Öyle bir lider ki halkının neyi düşünüp düşünemeyeceğini bilip onlara bir de gereken düşünceleri söz ile bırakmış.
Ne demiş gençliğe, Türk gençliğine, dikkatlice okuyun. Anlayamadım deyin bir daha okuyun. Sizce şu ant Türkiye'nin konumu Atatürk'ün tanımladığı gibi mi ?
Eğer öyleyse gençlik hemen işe koyulmalı ve emaneti korumalı. Onun emanetinde varlığı mevcut.
Eğer panik yapmaya gerek yok daha o günlere gelmedik, daha var. Denirse biz de deriz ki, İlla ki o günlere varmak gerekmiyor, gençlikten önce biz orta yaşlı gençler de bir şeyler yapabilir. Vatanın önemli noktalarını koruyabilir, değiştirebilir. Kısacası
" İŞİ EHLİNE VEREBİLİR. "
Şimdi diyeceksiniz ki ; İşin ehlinde olmadığını ne biliyorsun ?
Ben de derim ki siz işin ehlinde olduğunu ne biliyorsunuz ?
Çıkmaza girmeden olaya tekrar bakalım ve anlayabilmek için matematik kullanalım.
  • Kar eden kuruluşlar usta eldedir.
  • Zarar eden kuruluşlar usta elde değildir.
Kararını verelim ve hatta diyelim ki zarar eden kurumları tanımlarken insaflı olalım ve 3 yıl üst üste zarar eden diyelim.
Yine çıkmaza girmeden tekrar bakalım ve daha iyi anlayabilmek için matematik değil İŞ TATMİNİ kullanalım.
  • Çalıştığı iş yerinde MUTLU olanların sayısı MUTSUZ olanların sayısından fazla ise İŞ EHİL ELDEDİR.
  • MUTSUZ olanların sayısı, MUTLU olanların sayısından fazla ise İŞ EHİL ELDE değildir.
Bu konuyu daha da derinlemesine inceleyebilir ve başka başka sorular sorarak da MUTLU yada MUTSUZ olduğumuzu belirleyebiliriz.
Esasında bizim MUTLULUK anlayışımızda da bazı acayip noktalar bulunmaktadır.
Türk Milli Futbol takımı, dünya üçüncülüğünü kazandığı halde biz tam mutlu olamadık.
Milli takım yolunda adım adım ilerlerken bile biz her maçtan sonraki galibiyete sevindik, havalara zıpladık ancak mutluluğumuz kısa sürdü ve hemen gelecek maçın stresi altına girip o maçın kaybedilmesi halinde suçlu aramaya peşinen başladık.
Maçı kazandıktan sonra bile aynı şeyleri yine tekrarladık. MUTSUZ olmalıydık, geçici mutluluklar bile bize az geliyordu, doyamıyorduk.
Dünya üçüncüsü olduk yine de AH vah dedik. Niye şampiyon olamadık diye kendimize sorup, olanı da zehir haline getirdik.
Futbol federasyonu başkanımız ve Milli takım antrenörümüz bile mutsuzdu, Maçı kazandıktan sonra gelecek olan maçın stresi altındaydılar.
sayfabaşı
Oyuncularımız da öyleydi, zevkli bir yaşam olmadı onlar için, hep bir yük taşıdılar ve altından zorla kalkabildiler.
Bu mutsuzluk niye böyle oldu. Çünkü Türkiye'deki MUTSUZ insanları MUTLU edecek olan Milli takım görevlileri ağır yükün altında kalmışlar ve suçlu olmamak için kendilerini masum göstermek için başka suçlular aramaya koyulmuşlardı.
Norveçliler ise bu durumda ATATÜRK gibi düşünmeye çalışınca önce şunu bulmaları gerekirdi. ATATÜRK GİBİ DÜŞÜNMEDİĞİMİZ İÇİN BU HALE GELDİK.
Bu gerçeği biz de düşünsek iyi olur. Biz hep kendimizi kurtarmak peşindeyiz onun için MUTSUZ oluyoruz.
Atatürk eğer kurtuluş savaşını kazanmasaydı ne olacaktı ? Tabii ki ASILACAKTI ve YOK edilmeye çalışılacaktı. O insan kendi hayatını HİÇ sayarak bu savaşa başlamıştı. Düşüncesinde hiç ben suçlanmamalıyım, suçlanmamak için şu önlemi almalıyım diye bir şey yoktu. Onun düşüncesi açık seçik ortadaydı " YA İSTİKLAL, YA ÖLÜM " Onun düşüncesinde MANDA, HÜKÜM ALTINA GİRMEK, SÖMÜRÜLMEK gibi olumsuz düşünceler ve kısa menfaatler için geleceğini satmak yok idi.
O sadece " TÜRKÜM " diyordu ve bu şekilde yürekten söylediğine inanıyordu. Ayrıca DAMARLARINDAKİ ASİL KANDA MEVCUT OLAN KUVVETE de inanıyordu. O kuvveti oraya koyana İMAN ediyordu.
Atatürk'e vaat edilenleri elinin tersi ile geri çeviriyordu ve sadece şunu söylüyordu " TÜRKÜM ". Mutlu idi Atatürk, kaybetmesi halinde ise bahaneye ihtiyacı yoktu, çünkü o ÖLÜM seçilmişti ve kabul edilmişti. Bahane yok, YA İSTİKLAL, YA ÖLÜM.
Atatürk'ün gençliğinde ettiği önemli bir söz daha vardır ;
" TEHLİKE İNSANDAN KAÇAR "
Atatürk her söylediği söze uygun yaşamıştır. MUTLU bir şekilde yaşamıştır çünkü o hep " TÜRKÜM " derdi ve bahanesi yoktu.
Ölümden KORKMAZ ama onu kabul ederdi, ancak ÖLMEDEN de İSTİKLAL isterdi. İstiklali O kadar çok seviyordu ki, onsuz olmaz derdi. Tehlike de onda kaçardı.
Çünkü O insan idi. İnsan için gerekli olan her şey düşünce ve düşüncesine uygun bahanesiz KARAR onda mevcuttu. Çünkü o ÖLÜM halinde bile İSTİKLAL elde edeceğini biliyordu.
Esasında onun parası Yazı Tura atıldığındaki gibi çalışıyordu. Paranın bir yüzü İSTİKLAL diğer YÜZÜ de İSTİKLAL idi.
Anlamayanlar için açalım. Atatürk her para atılışında kazanan taraf idi.
Para atılınca eğer İSTİKLAL yüzü üste gelmişse, O ve HERKES , O kazanmış diye biliyordu.
Para atılınca ÖLÜM yüzü üste gelince O ve diğerleri ayrı düşünüyordu. Diğerleri ATATÜRK kaybetti zannediyordu, halbuki Atatürk paranın altındaki İSTİKLAL yüzünü bildiğinden, değişen bir şey yok yine ben kazandım diyordu. O insanların görmek istediklerine bakmıyor, kendi gördüğünün ne olduğunu biliyordu. Onun için ÖLÜM de bir İSTİKLAL idi. Annesinin mezarında, Allah'ın huzurunda yemin etmişti ve ÖLÜM kelimesini MUTLULUKLA kullanmıştı. O zaman düşman yurttan çıkarılmıştı, ama Atatürk için değişen bir şey yoktu, HALKI için ÖLMEK, onun için İSTİKLAL demekti.
Atatürk gibi düşünmek, işte bu bize çok gerekli. Savaş denilince ÖLÜM'den korkar bir hale gelen TÜRK olmaktansa TÜRKÜM deyip Atatürk gibi düşünmek daha iyidir.
Şimdi gelelim, Milli takım görevlilerine, her maçtan sonra yapılan eleştirilere çok kızan, Başkan, Antrenör ve futbolcular, eleştirilmek istenmediklerini ağlayarak sızlayarak dile getirmişler ve çok üzüldüklerini falan filan.
Ben soruyorum, Milli takım görevini üstlenen sizler gerektiğinde el üstünde taşınmıyor musunuz. O görevden ulusal gelirin çok üstünde para kazanmıyor musunuz. Şöhret kazanmıyor musunuz. Bırakın da sizi eleştirmek hakkımız olsun. Siz kazansanız da biz eleştiririz, kaybedince de eleştiririz. Halk olarak biz BABA gibiyizdir. Severiz döveriz. Siz sızlanmayacaksınız, siz bize hizmet edeceksiniz ve bundan da mutlu olacaksınız. Başarısız olursanız da özür dileyeceksiniz ve biz istersek affederiz istersek de bağrımıza basar göklere çıkartırız. Siz susacaksınız, az konuşacaksınız, boş söz söylemeyeceksiniz ve BAHANE bulmayacaksınız.
Canınız sıkılırsa içinizden " TÜRKÜM " diyeceksiniz ve mutlu olacaksınız. Olamıyorsanız yanlışınızı arayacak bulacak veya bulamayıp o halde kalacaksınız.
Atatürk MUTLULUK iksirinde " TÜRKÜM " lafını kullanmış ya işte burada basit ama önemli bir özellik var. Biz Türkler bu kelimeyi kullanıp mutlu olurken zorlanırız ama bir başka ülkenin insanı zorlanmaz.
Şimdi işin sırrına dönelim. Türk olan birisi " TÜRKÜM " kelimesini zaten kullanır. Ancak farkında olmadan kullanınca gereken şifayı almaz. Onda zaten Türk olduğu için doğal olarak bulunan şeyin farkında olmamak hastalığı vardır. Başkası ise ona bakınca neye sahip olduğunu görür. Ona imrenir ve onun gibi olmak ister de " Türk olsam " dese esasında TÜRKÜM demiş olur ve MUTLU olur.
Tarihe bakın, TÜRK idaresi altında ve gerçekten " TÜRKÜM " diyenlerin idaresi altında kalan bütün uluslar MUTLU olarak yaşamışlardır. Ne zaman ki " TÜRKÜM "demekten vazgeçen idareciler ve halk başka bir idareye yönelmişler işte o zaman gerçekten MUTSUZLUĞA adım atmışlardır. Tabii ki HALK olarak MUTSUZLUPA gidenlerin arasında bazı azınlıklar KRALLIK, SULTANLI PARA gibi çeşitli çıkarlar ile geçici mutluluklar tatmışlardır ama HALK perişan olmuştur.
Medeni denilen ülkelerin, sunduklarına bakın ve görün. Filistin, Arap dünyası, Arnavutluk, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Bosna-Hersek, Makedonya, Sırbistan, Macaristan, Rusya, Ukrayna, Azerbaycan, Özbekistan, Türkmenistan, Kazakistan, Gürcistan, İran, Kafkasya işte bunların tarihine bir bakın. Bunların yükselme devri hep bizim zamanlarımıza rastlar. Bizden emdiği kanlar ile yükselen bu devletler daha sonra " TÜRKÜM " demekten vazgeçmek isterler ve bugünkü hale gelirler.
Eğer bugün bu ülkeler gönülden " TÜRKÜM " demek isteselerdi, haritaya bir bakın ve görün ki bu gücün önünde bir şey duramazdı. Durabilecek tek şey şu kadar basit bir gerçekti " TÜRKÜM" demekten vazgeçin.
Vazgeçin alın size ALTIN, alın size PARA alın size GÜÇ alın size ŞAN alın size ŞÖHRET.
sayfabaşı
İşte bu kadar basit, bu gerçekleri görün ve anlayın ki. Bu dünyanın çıkar çevrelerinin korkarak titreyerek engel olmaya çalıştıklar şey sonunda onlarca başarıya ulaşmıştır. "TÜRKÜM" diyenlerin sayısı azaltılmıştır. Fakat ne var ki ANADOLU içinde kalan ve yüreklerinde "TÜRKÜM" yazısı olanlar, ağızdan bağırarak demeseler de bunun gereğini yerine getirirler.
Dünyada benzeri yoktur ki bir komutan " BEN SİZE ÖLMEYİ EMREDİYORUM " desin ve diğerleri de " SESSİZCE EMRE UYSUN " . İşte bunlar "TÜRKÜM" diyen insanlardır. YAZI-TURA gibi olan paraları, İSTİKLAL-ÖLÜM diye şekillenmiştir ve ATATÜRK gibidirler, hep onlar kazanır. Hiç kaybetmezler. Onlar her zaman GALİP olmuşlardır. Basit bir kural gereği " GALİP SAYILIR BU YOLDA MAĞLUP " derler, tıpkı Atatürk gibi düşünürler ve ZORLUK yoktur onlar için.
Onlar birbirleriyle DOSTTUR. Onlar sadece birbirleriyle değil Atatürk ile de dosttur. Onların hedefi GALİP gelmektir, İSTİKLAL dedikleri şeye sahip olurken bu yolda giderken başlarına ne gelirse gelsin RAZI olarak yola çıktıkları için, daima GALİP olanlar onlardır.
Allah'ın KURAN-I KERİM'inde yazdığına iman ederler onlar. "Allah yolunda ÖLENLERE ÖLDÜ deme, onlar gerçekte yaşıyorlar ve Allah katında rızıklandırılıyorlar." Ayeti onlar için en geçerli inanç olmuştur. Kaybeder mi onlar ?
Atatürk'ün parasında İSTİKLAL=ÖLÜM ve ÖLÜM=İSTİKLAL gibidir. Onun " YA İSTİKLAL, YA ÖLÜM " sözü esasta " YA İSTİKLAL, YA İSTİKLAL " anlamına gelir.
Zaten liderimiz bunu çok önceden söylemiştir.
" Arzumuza ÖLEREK varmak mesele değildir, mesele ona ÖLMEDEN önce varmaktır. "
Düşünün Atatürk gibi ve siz de kendinize bir yol çizin. Zaten öleceksiniz diyor ATATÜRK.
Amacınız için uğraşarak ölürseniz, ölmeden önce ona da ulaşırsınız diyor ATATÜRK.
"Her zorluğun yanında bir kolaylık vardır." Bunu keşfetmenin bir yolu da; ATATÜRK GİBİ DÜŞÜNMEKTEN GEÇER.
" Arzumuza ÖLEREK varmak mesele değildir, mesele ona ÖLMEDEN önce varmaktır. "
İşte korkaklar her gün ölür, cesurlar sadece bir kere ölür lafından daha ileride bir söz.
Bu sözü kendinize öğüt olarak almadan önce yapılması gereken bir şey vardır.
"NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE " SÖZÜNE UYMAK VE DEMEK.
" TÜRKÜM "
İnsan önce MUTLU olmalı ki Ölmeden önce yapacaklarını yapabilsin.
Ben;
" TÜRKÜM "
Sen nesin ?
Peki MUTLU musun ?
(MUTLU insan çok yaşarsa DÜNYA güzelleşir. Çünkü O da etrafına MUTLULUK saçar. Mutsuz insan ise MUTSUZLUK saçar.)
İyi o zaman;
" AKLIN KADAR YAŞA "
sayfabaşı
Arkadaşına Yolla
Arkadaşının E-mail Adresi:


ANA SAYFA KONULAR ÖNCEKİ SONRAKİ

Bu konu ile ilgili:YORUM YAZYORUMLARI OKU