NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE

Küçüklüğümüzden beri bize söylenip, belletilmeye çalışılan bu sözü ben her halde yetersiz olarak algılamış olacağım ki bu yaşta aklım başıma geldi. Hiç üzülmedim yetersiz anladığım için, ya hiç anlayamadan ölseydim.
Bazı dar kafalıların bu sözü benden de beter şekilde yorumlamaları ise yıllardır canımı sıkmıştı. Bir yanlışlık olduğunu biliyordum ama neydi bulamıyor ve kendi kafamda bu dar kafalılara cevap bulamamanın sıkıntısını yaşıyordum. Belli ki o zamanlar bu dar kafalılardan daha da dar bir kafam varmış.
Konuya dönelim, bu dar kafalılar yüzünden gelişmeyen kafamı nasıl değiştirdim. İşte bunun farkında değilim, nasıl olduğunu bilmiyorum ama galiba sırasıyla şöyle oldu:
  • Sonradan onların dediklerine önem vermedim, sustum.
  • Ben susunca, onlar baskın çıktıklarını zannettiler ve konuşmayı kestiler. Zafer kazanmış komutanlar gibi kendi kibirli hallerinin geçici zevkine döndüler.
  • Sen susunca, onlar da susuyor, çünkü onların fikri yok. Sadece senin fikrine göre konuşuyorlar. Daima da negatif olarak konuşuyorlar. Senin fikirlerin üzerinden fikir yürütüyorlar.
  • Onlar fikir yürütemeyince sen de yeni şeyler düşünebiliyorsun. Onların bataklığından çıkarak bir kendine geliyorsun.
  • Kendine gelince bir IŞIK yanıyor.
  • Işıklı alanda düşünmek daha hoş.
  • Gerçekleri daha kolay görüyorsun.
Şimdi bu gördüğüm gerçekleri sizler ile paylaşmak istiyorum. Bakalım sizler bunu nasıl karşılayacaksınız. Hoşlanmazsanız kendinizi üzmeyin, çıkın bu sayfadan ve kendinize uygun bir sayfa arayın. Bunu da sizi mutsuz etmemek için söylüyorum, benim amacım;
"MUTLULUĞU PAYLAŞMAK"
Kimseyi mutsuz etmek istemiyorum. Ama ileride göreceğiz ki biz onları bıraksak bile onlar bizi bırakmayacak ve daha da üstümüze gelerek bizi mutsuz etmek isteyeceklerdir. İşte bunların mutluluk anlayışları ancak şu şekilde çalışmaktadır. Başkalarının kendilerinden daha az mutlu olmaları onlara mutluluk kaynağı olmaktadır.
Bu türler kördür, sizi mutsuz edene kadar uğraşırlar ve sonunda siz onları değiştirmeye uğraşırken kendiniz değişir mutsuz olursunuz. Siz mutsuz olunca da onlar mutlu olurlar.
İşte onlar, yukarıda bahsedilen mutluluğu, sizden emerek elde etmişlerdir. Sizin mutluluğunuzu tüketmişlerdir, mutluluk seviyeniz onların altına indiğini anlayınca da o andaki mutlulukla, sizi yenmiş olmanın mutluluğu ile gizlice coşarlar.
Halbuki bu insanlar esas olarak kendilerine gerekli olan MUTLULUK kaynağını emmişler, tüketmişlerdir. Bu sahte mutlulukla mutlu olurlar. Sonra tükenmiş olan size tekrar sorarlar "NE OLDU SANA, NİYE KONUŞMUYORSUN? " bu gibi şekillerde sizi küçümseyerek son darbeyi de vurarak kendi mutluluklarını artırmaya çalışırlar. Esasında kendilerini yiyorlardır, ama bilemezler.
Şimdi anlaşıldı ise devam edelim; Bizim amacımız MUTLULUĞU PAYLAŞMAK. Eğer bu size uymuyorsa iyi o zaman size peşinen söylüyoruz. Sizin fikriniz daha doğru. Sizin fikriniz SİZE, bizim fikrimiz BİZE, hadi size GÜLEGÜLE.
Ata'mızın sözüne gelelim. " NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE " demiş önderimiz. Allah razı olsun ne güzel söylemiş. Bu kelimeyi her diyen MUTLULUĞU paylaşacakken. Kıskanç, haris, gözü dönmüş ve güzelliklerden nasip alamayan kişiler kendilerine öğrettikleri doğrular çerçevesinde bu lafı eğirmiş büzmüş ve ŞOVENİST, IRKÇI bir şekilde yorumlayarak. Sözü çarpıtarak MUTLU olmaya çalışan, MUTLU olmayı hak eden, MUTLU olmak için elinde olanları paylaşan bu halka, karşı bu cahiller topluluğu müdahale etmiş ve olmaz sen bu sözü de paylaşarak MUTLU olamazsın, diyerek her zamanki şekline bürünmüştür.
Cahiller demişler ki bu söz IRKÇI bir sözdür ve IRKÇILIK kötü bir şeydir. O halde bu söz de kötüdür. Bu sözü söyleyerek MUTLU olmamalısınız. IRKÇI, ŞOVENİST bir yaklaşım ile mutlu olunamaz. Dünya insanlarının hepsi kardeştir, siz kendinizi onlardan daha yüksek ve üstün göremezsiniz. İşte bu dar kafalıların söyledikleri beni etkilemişti. Esasında bozuk saate benziyorlardı, bozuk saat bile günde iki defa doğruyu gösterirmiş ya işte bunların gösterdiği doğrunun hangi zamana denk geldiği de belli değil. Onların esas amacı ; Senin de işleyen mekanizmanı bozmak. İşte o zaman onların BOZUK olduğu anlaşılmayacak ya, ondan.
Biz Atamıza dönelim ne demiş ATAMIZ:
"NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE"
  • Atatürk sizden, para mı istemiş ?
  • Atatürk sizden negatif bir şey mi istemiş ?
  • Atatürk insanların MUTSUZ olmasını mı istemiş?
  • Atatürk Türk olmayanlara karşı mı imiş ?
  • Atatürk Türk olmayanları aşağılamış mı ?
  • Atatürk Türklere ayrıcalık mı vermiş ?
  • Atatürk "DİYENE" demiş, "DEMİYENE" ne dememiş ?
  • "DEMİYEN" Atatürk, adına ne demiş ?
  • "DİYEN" ile "DEMİYEN" arasında ne fark var?
  • "DİYEN" Türk mü oluyormuş ?
  • "DEMİYEN" Türk mü olacakmış ?
Neyse konunun soruları bitmez, biz bunların önemli bir kısmını geçip ve şu gerçeği vurgulayalım.
sayfabaşı
BU SÖZÜ ETMEK İÇİN TÜRK OLMAK GEREKMİYOR:
Yani uzun sözün kısası bu sözü benimsemek ve söylemek istiyorsanız, TC vatandaşı için başvuru yapmanız ve TÜRK vatandaşlığınıza geçmeniz gerekmiyor. Hani ABD ye gitmek ve orada GREEN KART almak için uğraş verenler var ya, işte onlardan olmak gerekmiyor.
Bizimki ücretsiz, bedava.
Bizimki çok kolay.
Bizimki yapılması şarta bağlı olan bir şey değil.
Bizimkinin içinde sadece SEVGİ var.
Şimdi olaya şöyle bir bakalım. Dünyada çifte vatandaşlık modası durmadan gelişiyor, geri kalmış ülkelerin vatandaşları da ileri gitmiş olarak kabul ettikleri ülkelerin vatandaşı olmak onların yüksek hayat standardından yararlanmak için, onları vatandaşı olmak için olmadık şeyleri yapıyorlar, bazen yalan söylüyorlar, bazen kendilerini olduğundan fazla gösteriyorlar, bazen imrendikleri yere gidebilmek için o kişilere yağ çekiyorlar kısacası denemedik yol bırakmayacak kadar şey yapıyorlar. Bu da o ülkeye talebi artırınca ve o ülkenin yani gelişmiş ülkenin insanları da kendilerini bir şey sanıp, mutluluklarından havaya uçuyorlar ve gelemezsin benim istediğim gibi olmalısın deyip çeşitli şartlar şartlar kurallar koyuyorlar. Halbuki gitmek isteyenler o kadar yüzsüz ve mutsuz ki, kendilerini bin bir çeşit maskara yapıp o şartları yerine getirmeye uğraşıyorlar. Bu uğraşlarını başka yere harcasalar vatanları ihya olurdu. Zaten vatanlarını ihya edenler de bu tür insanlardır.
Atatürk'ün ABD veya İngiliz, Fransız veya Alman vatandaşı olmak gibi bir arzusu olsaydı, bir fikri olsaydı, hatta onların kendisinden Zerre kadar üstün olduklarına inansaydı, burada cahiller için bir parantez açmalıyım ( MUTLULUK YÖNÜNDEN ) bize NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE demezdi. O öyle büyük bir vatansever idi ki, öyle büyük bir lider idi ki, DOĞRU BİLDİĞİNİ SÖYLER, gerisini SÖYLEMEKTEN VEYA SÖYLEMEMEKTEN KORKMAZ idi. Halkına hep en doğru bildiğini söyledi bundan da hiç çekinmedi. (Bakınız ATATÜRK'ün GENÇLİĞE hitabesi)
Şimdi tekrar konuya geri dönelim, Atamız genel olarak ortaya bir laf atıyor ve diyor ki "NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE".
Mutluluğu paylaşmak isteyenler bu sözü İÇTEN söylesinler, baksınlar keşfetsinler ne kadar MUTLU olacaklar.
Söyledim ama MUTLU olmadım diyenler ise GÖNÜLLERİ ile dilleri arasındaki bağları tekrar kontrol etsinler.
Söz vardır, GÖNÜLDEN kaynaklanır, dilden çıkar, kulağa gider ve oradan da GÖNÜLE gelir. Kaynaktan çıkan bu söz diğer GÖNÜLE de kaynak olur. GÖNÜL mutsuzluk nedir bilmez, sadece orada olan MUTLULUĞUN üstü örtülünce MUTSUZ olur. Her gönül MUTLULUĞUN kaynağıdır.
Gönülden gönüle giden bu MUTLULUK insanları birbirine yaklaştırır. Kardeş kılar, barışa götürür.
MUTLU insan, MUTSUZU, MUTLU yapabilir. Eğer MUTSUZ olan kendisine ve MUTLU olana inanırsa.
MUTSUZ insan ise kimseyi MUTLU edemez. Sadece MUTSUZ eder. İşte onun MUTSUZ etmesi sonucu diğer insan MUTSUZ olunca, beterin beteri örneği gereğince iki mutsuzdan hangisi daha az mutsuz ise kendisini MUTLU sanır.
Atatürk ne demiş;
"NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE"
Sizce Atatürk MUTLU mu ?
Atatürk bu sözü insanlar mutsuz olsun diye söylemek isteseydi, başka türlü söylemesi gerekecekti.
"NE MUTLU Türk olana" deseydi işler karışacaktı. Türk olmadan MUTLU olunmayacağı gibi bir koşul olacak ve insanlar bunun için uğraşmak zorunda kalacaklardı.
Şimdi lafı biraz çevirip söylersek ne olur:
"NE MUTLU ABD'liyim diyene"
Desek buna kimler karşı çıkar. Tabii ki ABD düşmanları ve ABD li olanlar karşı çıkar. Çünkü ABD benim gibi olmak için belli standartlar vardır bunları karşılamayan ABD li olamaz demektedir.
"NE MUTLU AB (Avrupa birliği)'liyim diyene."
Bunu AB bile diyemiyor, zavallılar dinsel olayları bile aşamaz konumdalar. Hıristiyan olmayan bir ülkeyi AB ye alsınlar diyeceğim ama diyemiyorum. Onlara sorarsan din önemli değil falan filan ama şartları bitmiyor. Demek oluyor ki bizim gibi değiller. Mutsuzlar, bakın Atatürk'ten bile öğrenemiyorlar.
Biz konumuza geri dönelim:
Benim sevgili okuyucu kardeşim, bugünden sonra bu sözü doğru olarak değerlendir ve GÖNLÜNE kazı. Mutlu olmak bu kadar kolay iken onu zorlaştırma.
İstediğin ülkenin vatandaşlığına başvurabilirsin. Kabul edilebilir veya kabul edilmeyebilirsin. Bu seni bozmamalı çünkü ;
"NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE"
MUTLULUK TOHUMUNU GÖNLÜNE EK.
Unutturulmuş olan ve unutturulmaya çalışılan, anlamları değiştirilerek kafaları ve gönülleri karıştırılanlar arasından çık söyle ve MUTLU ol. MUTLULUK bu kadar kolay iken onu ZORLAŞTIRMA.
sayfabaşı
Söyle ve gör.
Ben söyledim, söylüyorum ve söyleyeceğim.
BEN MUTLUYUM ve MUTLU OLACAĞIM.
MUTSUZLARA da şunu söyleyeceğim.
Siz de deneyin. Zorlanarak da olsa söyleyin. İlk söyledikleriniz dilden çıkar kulağa gider. OLMADI gibi gelir ama sonra GÖNÜL bu sesleri kulaktan çalmaya başlar. Bir de bakarsınız ki içinize bir şeyler akıyor, ne mi akıyor MUTLULUK tabii ki bunu mutlaka göreceksin ve mutlaka yaşayacaksın.
İnanmıyorsanız etrafınızdaki insanlarda bunu deneyin. Onlara da bu MUTLULUK kaynağının ışığını yakın. SÖYLEYİN:
" NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE "
Demelerini söyleyin. Sadece "TÜRKÜM" deseler bile ne kadar mutlu olacaklarını bir bilseler.
Bakın tarihsel gerçeklere; ATATÜRK'ü nasıl doğruluyor.
Türk olmadığını söyleyenler nasıl MUTSUZ oluyor.
Araplara bakın görün.
Filistinlilere bakın görün.
Kendisinin ısrarla kürt olduğunu ve TÜRK olmadığını söyleyenlere bakın görün.
Artık ne diyeyim size açık seçik söylüyorum MUTLULUK kavramını, hangi ırktan olursanız olun, hangi milletten olursanız olun, hangi renkten olursanız olun işin başı da sonu da değişmeyecektir.
Bu damga tarihe vurulmuştur.
Paranın iki yüzü vardır, YAZI ve TURA.
Hangisi gelirse diğeri diğer tarafta kalır. Üstte YAZI varsa altında TURA vardır. Üstte TURA varsa altında YAZI vardır.
MUTLULUK da bu şekildedir, OLUMSUZ tarafı da MUTSUZLUK olmaktadır.
Ya MUTLU olacaksınız, ya da MUTSUZ.
ATATURK, işin olumlu tarafını kibarca göstermiş ve anlayanlar için olumsuz tarafını söylememiştir.
Ben GEÇ anlayanlardan olduğum için, uyarayım dedim. İşin sırrı şu şekilde bağlanıyor:
" Ne MUTLU TÜRKÜM diyene "
" NE mutsuz TÜRK değilim DİYENE "
Kelimeler arasında virgülleri anlamları istediğiniz kadar değiştirip oynayın. Anlamları ile de oynamaya çalışın.
Göreceksiniz ki uzun ve sabırlı bir çalışmanın sonunda MUTLULUĞUN kaynağı, sadece TÜRKÜM diyene aittir. Bunun dışındaki bütün uğraşlar sizi MUTSUZ yapacaktır.
Geçici olarak kendinizi kandırıp " BEN DEMEDİM AMA MUTLUYUM " diyenler de olabilir. Ama onlar ne yapacaklardır biliyor musunuz?
MUTLU BİR TÜRK arayıp, onu MUTSUZ etmek için tartışmaya başlayacaklardır.
Başka türlü olmaz ki. OLUYOR diyenler var ise iyi o yolda gitsinler.
ONLARIN yolu ONLARA, BİZİM yolumuz BİZE.
Biz zaten MUTLUYUZ.
Gelin siz de deyi MUTLU olun diyoruz. Başka bir şey demiyoruz.
Sizin dediklerinizi de duymak istemiyoruz. Çünkü BİZ MUTLUYUZ.
Siz de buna benzer bir söz söyleyip mutlu olmak istiyorsanız. Buyurun yapın yapabilirseniz.
Yapamayacaksınız çünkü bu SÖZ kapılmış ve söylenmiş. Size sadece bu söylenmiş sözü kabul etmek düşüyor. Etmek istemiyorsanız, siz bilirsiniz herkesin MUTLU olmak ve MUTSUZ olmak hakkı mevcuttur.
Hem hayatta başka mutluluk kaynakları da vardır.
Ama bu da bir kaynaktır. Bu kaynağı inkar edenler yeni bir kaynak bulamayacaklardır. Bu kaynağı kabul edenler de buradan içeri girip yeni kaynakları bulacaklardır.
Niye bu kadar kesin konuşuyorum ve kendimden eminim biliyor musunuz?
Ben ATATÜRKÜN GÖNLÜNE inanıyorum. Onun gönlünden çıkan benim gönlüme akıyor ve ben MUTLU oluyorum. Bunun tersi ve zıttı ile yıllarca uğraştım, uğraştırıldım, ama MUTLULUĞUN zerresini tatmadım.
Şimdi ise gönlüme akanı anlıyorum. Yıllarca ZEHİR içirildiğim için, tadını biliyorum. Gönlüme akan BAL da ban gerekli tadı veriyor.
BU balı sizde tadın istiyorum. SÖYLEYİN:
"TÜRKÜM"
Neyiniz eksildi? Kime ne ödediniz? Kibir mi yaptınız? Irkçılık mı yaptınız? Başka bir millete hakaret mi ettiniz? Yanlış mı yaptınız ?
Zaten bunu ATATÜRK bağırarak söyleyin dememiş ki. İçinizden söyleyin yeter.
MUTLULUK olarak dışarı çıksın zaten yeter.
Siz bir insanı hep MUTLU her zaman MUTLU olarak görürseniz, içinden ne dediğini anlamış olursunuz.
MUTSUZ olarak gördüklerinizin de içlerinden ne geçtiğini anlarsınız. O şikayet edenler ve o MUTSUZ olanlar, ABD'li veya AB'li olmak için içlerinden her şeyi negatif kaynaklı söylerler.
sayfabaşı
"AB'ye girmezsek işsizler çoğalacak, halimiz ne olur sonra ? "
"ABD yardım etmez ise ne yaparız?"
İşte bu tipler içlerinden GÖNÜLLERİNDEN ATATÜRK'e bağlı insanlar değillerdir. TÜRK pasaportu taşırlar, Türk vatandaşı nüfus kağıdı taşırlar, ama "TÜRKÜM" diyemezler. Deseler de dillerinden çıkan sözler KULAKLARDA kalır ve GÖNÜLDEN GÖNÜLE gitmez.
Atatürk ise bu sözü söylemiş ve bu sözü içten söyleyenler ile söylemeyenler olacağını açıkça belirtmiştir. ( Bakınız Atatürk'ün gençliğe hitabesi)
Sözü bağırarak söylemek veya başkasına işittirmek ile MUTLU olamazsınız. Bunu böylece bilin. Bu söz önce GÖNÜL içinden söylenecek ve sonra da Damarlarınızdaki asil kan ile özdeşecektir.
Türk olarak doğmayan ancak sonradan gerek evlilik ile veya gerekse sevgi ile bu deyişi GÖNÜLDEN söyleyen herkes "TÜRK" olmak hakkını almıştır.
Damarlarındaki kan her ne olursa olsun, deri rengi ne olursa olsun hatta Türk vatandaşlığına başvurmadan içinden " TÜRKÜM " desin, yeter. Onun söylediğini anlayan ATATÜRK onu kabul eder ve o kişi TÜRK olur. Saçma geliyor değil mi?
Siz sebepler ile uğraşmayın, sabırlı olun ve uzun vadede olana ve olduktan sonra değişmeyene bakın. TÜRKÜM diyen " MUTLU " olur.
Böylece içinden "TÜRKÜM" diyen, dedikten sonra tohumu atar. Türküm dedikçe sular ve bu ağaç öyle meyveler verir ki şaşarsınız.
Mutlu olan insanları görünce, mutluluklarının sahte olmadığından emin olunca onlar sorsanız da olur sormasanız da, artık gerçeği biliyorsunuz. Onun MUTSULUK hastalığından nasıl kurtulduğunu biliyorsunuz. Olmaz diyenler de MUTSUZLUKLARINI örtmek için sahte davranışlar ile size zaten mutsuzluklarını belli ediyor.
Şimdi bu iş doğru mu diye içinde azıcık kuşku duyanlara işin gerçeğini canlı canlı anlatalım.
Türkiye dünya kupasında G.Kore de ilk maçında Brezilya'ya 2-1 yenilince ve bütün yetkili ağızlar da G.Kore'li hakemi suçlu bulunca ağzımıza geleni en yetkili ağızlardan söyledik. Çünkü MUTSUZ idik. MUTLU olmak için G. GORE mutsuzluğuna ihtiyacımız vardı. Başkanımız bile " BİZ BURADA BUNUN İÇİN Mİ ŞEHİT VERDİK ? " diye sordu tüm G. Kore halkına. MUTSUZ olan başkanımız onları daha da MUTSUZ etmek amacıyla bu soruyu sordu sanıyorum. Yoksa bizim başkan TÜRKİYE'de başkanlık yaparken, bu vatanda ŞEHİT düşmüş kişilere layık olmak için elinden geleni yapıyor. Sadece başkanımız MUTSUZ hepsi o.
Neyse kader ağlarını ördü ve biz son maçımızı G.KORE ile oynadık. 3-2 de kazandık. Başkanımız MUTLU oldu mu MULTLU gözüktü mü onu kendisine sorun. Beni MUTSUZ başkan ilgilendirmiyor.
Beni Maçın ilk dakikasında yenik duruma düşen fakat buna rağmen kızmayan ve TÜRK gibi tezahürat yaparak dünyayı şaşırtan kişiler ilgilendiriyor. Onlar yenikken bile MUTLU idiler.
Mutluluklarının kaynağı belli idi, hepsi G.Kore'li oldukları halde gönülden "TÜRKÜM" diyorlardı. Ne G.Korelilikleri eksiliyordu ne de başka bir şey oluyordu, sadece MUTLULUKLARI ve MUTLULUĞUMUZ katlanarak artıyordu. Orada bağıranların çoğu şehitlerimizden ötürü bağırmıyordu, onlar TURKUM diyorlar ve G. Koreliliklerinden de bir şey eksiltmeden arttırıyorlardı. Belki de birçoğu ABDli veya başka bir ülke vatandaşı da olabilirdi ama bunlar onların toplu terapisini etkilemiyordu, TÜRK olduklarını giydikleri giysilerden, aksesuarlardan bayraklardan hatta yüzlerindeki bayrak figürlerinden belli ediyorlardı. Bizler daha fazlasını da görebiliyorduk, TV ekranlarından gördüğümüzü hayranlıkla izliyorduk. G. Koreliler DİLLERİ ile DEĞİL GÖNÜLLERİ ile konuşuyorlardı ve onlar MUTLU idiler.
Maç sonunda yenilen bir takım, Dünya üçüncülüğünü kaybeden bir takım, yeneni kutluyor ve yine de MUTLU oluyordu. Nasıl oluyordu bu?
Bunu bizim çok bilen medyamız ve başkanımız ve başkanımız gibi çok bilen insanlarımız anlayamamışlardı.
Anlayamasalar bile anlamış gibi görünmeleri gerekiyordu. Onlar da rollerini oynadılar, halen de oynamaktalar. Bizleri de kandırdıklarının sanıyorlar.
Onlara sorsan onlar "TÜRKÜM "kelimesini yürekten söylerler. Esas sahte olan bizlerizdir. Halbuki bizler onların neyi sakladıklarını ve neyi sakladıklarını zannettiklerini onlardan daha iyi biliriz.
Başkanımız maçtan hemen sonra G.KORE halkından, söylediği sözler için özür dileyebilseydi, o zaman BAŞKAN'lık görevini biraz olsun yerine getirebilmiş olurdu.
Başkan olacak kişi esasında o sözü zaten baştan söylemez ve zaten sonunda özür dilemek zorunda kalmazdı.
Türkiye içinde yapılan haksızlıkların kaynağı olan kişi, orada da haksızlığa uğradığını düşündüğü zaman SUÇLUYU hemen bulur. Çünkü o bu gibi durumlarda kimin SUÇLU olduğunu bilir.
Mutlu kişi ise suçlu aramaz. O MUTLUDUR, her sonuca RIZA gösterir. MUTLULUĞU BOZULMAZ.
Biz eğer G. KORE seyircisini takdir ediyor ve onun gibi davranabiliyorsak MUTLUYUZ demektir.
MULULUK aranmaz yaşanır.
İnsan ya MUTLUDUR.
Ya da MUTLU olmak için çare arar durur.
G.KORE-TÜRKİYE maçına bakıp MUTLULUĞU anlamayana ne denir?
Kabul et ve söyle:
" TÜRKÜM "
Demiyorsan, sen bilirsin.
Biz diyoruz:
" TÜRKÜM "
Biz MUTLUYUZ.
Sen bundan iyisini bulursan bize de bildir.
İYİ ARAMALAR ?
Bu dileğimizden bile MUTSUZ olanlara son söz:
" NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE "
sayfabaşı
Arkadaşına Yolla
Arkadaşının E-mail Adresi:


ANA SAYFA KONULAR SONRAKİ

Bu konu ile ilgili:YORUM YAZYORUMLARI OKU